facebook twitter tumblr instagram linkedin
  • Home
  • Features
    • Multi DropDown
      • DropDown 1
      • DropDown 2
      • DropDown 3
    • ShortCodes
    • Sitemap
    • Error Page
  • Learn Blogging
  • Documentation
    • Web Documentation
    • Video Documentation
  • Download This Template

BENİRVA

Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar


Selamlar, bugün yeni bir yazı ile karşınızdayım. Biraz klavye başına sinirle oturmuş durumdayım. Neden mi? -Şu sıralar İzmir felç olmuş durumda. O kadar hayatı engelleyecek şeyler oluyor ki, sinirsiz bir gününüz geçmiyor. Sabah (07.20-9.30) trafikte 15 dakikalık yere 45 dakika da gidiliyor. Akşam ise (17.00-20.30) arası trafik berbatında ötesinde. Bir vapur çalışmıyor. Sırasıyla otobüsüdür, metrosudur kilitleniyor. Ah ne hale geldi canım İzmir’im yazık.
                Neyse sinirle başladık tatlı ile bitirelim o zaman dedik ve Alsancak’ta yeni göz bebeğim cup cake cennetimi sizlere biraz bahsetmek istiyorum. Açılalı birkaç ay olduğu için kaçıranların üzülmemesini, daha önce gidemeyenlerin ise bundan sonra bolca uğrayacağını ve bir daha bırakamayacağını söylemeliyim.
Avrupai bir tasarıma sahip olması, Alsancak’taki konumundan da ötürü kendinizi bir tık daha özel hissedeceğiniz bir yer olacağına eminim. Mekanın konsepti “kişiye kendisini özel hissettirmek” zaten…
Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar

Beni az buçuk diğer yazılarımdan takip ediyorsanız, bir mekana gittiğim zaman oranın hikayesini dinlemeyi ve geçmişini öğrenmeyi çok severim. Böylelikle mekan ile aramda ki bağın güçlendiğini hissedenlerdenim.
                Instagramından da yaptıkları tatlıları takip eden biri olarak, Mine GİRGİNER ile hemen iletişime geçerek, hikayelerini dinlemek istediğimi dile getirdim. Geri dönüşü ise tatlıları gibi bir o kadar tatlı oldu. Hemen yanına gittim ve kendisine bitmek bilmeyen sorularımı sordum. Sağ olsun hepsini aynı tatlılıkla dinlemeye başladı ve tek tek cevapladı. Her ne kadar teşekkür etsem azdır J

                Mine Hanım aslında bir Edebiyat öğretmeni olarak iş hayatına atılmış ardından, hayallerini gerçeğe dönüştürmek için “Doğru yer-Doğru zaman-Doğru kişiler” kombinasyonu için beklemiş ve her geçen gün bunun üzerine bilgi birikimi yaparak, kendisini geliştirmeye adamış. Dostlarına, arkadaşlarına ve ailesine yaptığı lezzetleri İzmirli dostlarına sunmak istemesi ile hayallerini birleştirmiş; yurt dışında yaşadığı süre zarfında ise gözlemleri ile bunu sağlam temellere dayandırmış. Ülkesine geri döndüğü anda ise Alsancak’ta bu “cupNcake” ile can bulmuş.
Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar


Mine Hanım ile konuştuğumuzda kendisi cup cake fikrinin yozlaştığını, gerçek tattan uzaklaştığını ve bunu en doğru en iyi şekilde mottosu olan “yaptığın işi en iyi şekilde yap”ı benimseyerek, gerçek cup cake’i bizlerle buluşturduğunun altını çizmiştir. Doğru malzemelerle doğru kombinasyonlar sağlayarak, bu işin özü olduğu kadar, tatlılarında Mine Hanım’ın sevgisini de hissedebilmektesiniz. J Kapıdan girer girmez, vitrinde sizi selamlayan renkli cup cakeleri gördükten sonra, eminim yemeye kıyamayacaksınız.

Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar

Cup N Cake Hatay ve Alsancak’ta olmak üzere iki yerde şuan hizmet vermekte. Hatay Atölye ise Şubat ayında açılmış, hem ürünler her gün taze taze hazırlanırken hem de ekip veya bireysel olarak eğitim alabileceğiniz, workshoplar düzenleyebilme imkanını sizlere tanıyan bir eğitim yeri. Bu atölyede şeffaflık hakim olup, istediğiniz ürünleri inceleyebilir ve bu ürünler hakkında bilgi alabilirsiniz. Atölye şuanda 3 kişilik bir ekipten oluşmakta, ileride daha da büyüyeceklerdir.
Alsancak ise 3 aydan beri faaliyet göstermekle birlikte, hem mekan içi hem mekan dışı hizmet vermekte. Yani kendinizi özel hissettiğiniz her an için –bir gün önceden haber verilmek şartı ile- size özel lezzetler yapılmakta.
Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar

Cheese cake ve cup cakeler dışında macaron, dev kurabiyeler, kahve yanı kurabiyeler ve çeşit çeşit kavanoz pastaları bulunmakta. Her biri doğal ürünlerden yapılmakta olup; margarin, jelatin, katkı ürünleri ve tatlandırıcı çeşitleri içermemektedir.


Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar

Bunların yanında her tatlıya uyumlu olacak 70 farklı kahve çeşitleri ile tatlılarınız ile kendinizi şımartabilirsiniz. #niteliklikahvevepasta hashtag'ı altında fotoğraflara ulaşarak kombinlere bakabilirsiniz.
Sizler için denediğimiz ve favori olan ürünlerimizi sıraladım. Özellikle kahvelerden hem kokusuyla keyif veren, tarçını seven ama yoğunluktan kaçanlar için Iced Biscoff Latte’yi şiddetle tavsiye ederim. İçerken o koca bardağı bile, size tatlı gelmemekte. Üzerindeki kremaya aldanmayın yani. 

Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar

Onun dışında, her yaşa ve damağa hitap eden cup cakeleri muhakkak denemenizi öneririm. Diyabet ürünlerin olduğunu da ekleyerek bu güzel haberi vereyim.

Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar

 Aynı zamanda, benim gibi cheesecake’ten kaçan, aklına ilk “peynir pasta” olarak gelen cheesecake’leri buraya gelirseniz; benim gibi aşık olarak çıkabilirsiniz. Kaşığınızı dokundurur dokundurmaz, softluğunu hissedip peynir kokusu ile uzaktan yakından alakası olmadığını görebilirsiniz. Frambuazlı, limonlu, kahveli, yaban mersinli gibi birçok tat bulunmakta. Benim gibi aşırı tatlı sevmeyenlere ideal olarak düşünüyorum.

Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar
Onun dışında mekana özel bir tat olan Casablanca tatlısını denemeniz gerekenlerin belki de en başında gelmekte. Brownilerin arasında o krema ve Belçika çikolatasının uyumunu yakından denemelisiniz. Baştan uyarayım, şekeri orta kıvamda sevenlere tatlı gelebilir.

Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar
Mekana genel hatları ile bakarsak, pop art tablosu ile bir hava katması bunu ise tatlılara uygulaması ortama renk kattığını görebilirsiniz. Bununla birlikte hijyen takıntım olduğu için gönül rahatlığı ile gelebilirsiniz.
Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar

Şimdi bana soracaksınız fiyatları hemen yazayım. Cup Cake fiyatları 12 lira, biraz normalin üstü olsada genel fiyatların hepsi orta yada az biraz daha orta altı. Yani kahveler 8-16 lira arasında iken, tatlılar 9-12 lira arası. Ev yapımı limonatası ise 7 lira. (Evet, gerçekten gerçek limonata J )
Bu sene Ekim ayında düzenlenecek olan Kahve festivali’nde görebileceğiz. Eğer yolunuz düşerse uğramalısınız!

Açık olduğu saatler: Pazartesi-Cumartesi 08.30-23.00
                                  Pazar 11.00-20.00 saatleri arasında.
İletişim: https://cupncake.com.tr/
Instagram: https://www.instagram.com/cupncakeizmir/
Facebook: https://www.facebook.com/cupncakeizmir/


Ben giderek hayran kaldığım ve gittiğim bu güzel mekana sizin de yolunuzun düşmesini beklerim. Her şey için Mine Hanım’a teşekkür ederim. Bu gönüllü çalışmada bize destek olduğu için J

Kendinize iyi bakın. Sevgilerimle.. B.

 https://www.instagram.com/benirva/     https://www.facebook.com/benirvaa/







Sadece Kadın


Hayatımda bir renk cümbüşü gibi farklı karakterde, farklı görüşlere sahip birçok kadın tanıdım. Hepsinin birbirinden güzel kalpleri, birbirinden güzel bakış açıları vardı. Fakat içlerinde ise bir ezilmişlik bir korku dünyası da hakimdi… Nasıl yani? –Şöyle yani, etrafımızda o kadar çok kadınlar için kısıtlamalar var ki, her karakterdeki bir kadın için bir kulp bulunmuş. Bu iyice o kadınları kafese alacak hale gelmiş ve iç dünyalarını param parça eden cam kırıklıkları ile doldurmuş. Halbuki kanadı kırılmış bir toplum nasıl uçabilir?
                İş insanı olursun yani eski tabir ile iş kadını, “öyle gülme, iş atıyorsun zannederler seni” ya da “bir erkekle iş seyahatine çıkıldığı baş başa ne zaman görülmüş, gitme”cilerle karşılaşılır, sokağa çıkarsın “ o eteği giyme bak, sana laf ederler”, akşam dışarı çıkarsın “gece gezme bak elalem ne der?”cilerle karşılaşılır, evlenirsin “fazla makyaj yapma dikkat mi çekmeye çalışıyorsun sen”cilerle karşılaşılır, mühendis olursun “ kadınsın sen üretimde kız başına ne işin var senin”cilerle karşılaşırsın, sevdiğin fotoğrafı sosyal medyaya koyarsın “tam bi şıllık gibi gözüküyor”cularla karşılaşırsın. Bu listeyi size saysam, yüzlerce sayfalardan oluşan bir kitap yazabilirim. Bu cümleler bir kadın için artık normalleştirilmiş cümleler olmuş. Duyulduğu zaman tepki vermek yerine, “aman sıkıntı çıkmasın” diye kendinden ödün veren bir kadın olmuş, küçüklüğünden beri bu baskılarla büyüdüğü için her ne kadar normal gözükse bile psikolojileri ile oynanır olmuştur. Size bu konu hakkında yazık günah değil mi soruları sormak istemiyorum. Kimine göre yazık kimine göre günah… Gerçek olan tek bir şey var toplum tarafından kadını baskı ile yönetmeye çalışmaları. Bu o kadar kadınlarımızın içine yerleşmiş ki, her ne kadar eğitim seviyesi yüksek bile olsa bunu dile getirmeye utanan, çekinen birçok kadın var ne yazık ki. Hele hele şimdilerde sosyal medya da- sağolsun -fotoğraf paylaşıldıkça hakaret etme hakkını kendinde görenler var. Hele ki hem cinslerine karşı.. Yahu aynı sorunları yaşıyorsunuz, gömmek neden? Onu kırmak neden desteklemek yerine… Diyorum ya sevgi çözecek her şeyi… Sevmek bir yana, anlayın birbirinizi kollayın. Sizi en iyi siz anlarsınız. Bırakın ötekileştirmeyi, kadınları küçültmeyi… Atın içinizdeki kini nefreti…
                Bunca zamandır günümüzde hala olayların ardı arkası kesilmiyorsa, bir kadın attığı bir fotoğraf üzerinden linç yiyorsa, bir de “canımız sıkılmasın” diyip ses çıkaramayanlar varsa: Şimdi sormam gereken şey şu birlikte ne yapabiliriz?
Kendinize iyi bakın… Sevgilerimle, B.
 https://www.instagram.com/benirva/     https://www.facebook.com/benirvaa/

Sevgi çözecek tüm problemleri.


Şu gencecik yaşımda; en yakın arkadaşının koltuğunu elde etmek için onun sağlığından olmasını bekleyenleri, üç kuruş daha fazla kazanayım diye iş yaptığı insanın arkasından iftiraları atıp ona gelecek işi kendisine alanları, genç yaşta bir makam mevkii sahibi oldu diye yaşı kadar tecrübe sahibi olan insanlara ahkam kesenleri, kendisine sorumluluk verildi diye “ne oldumcu” olup karşısındaki insanı ezmeye çalışanları, tanımadığı bir insan hakkında dedikodu çıkarıp o kişiyi ekarte etmeye çalışanları, yanında olduğunu zannettiğin insanların aslında seni potansiyel tehlike olarak algılayıp sana iyi davranmaya çalışanları, iki güler yüz bir selamlaşma gördü diye yaftalayanları, ailelerinin desteklediği birbirini çok seven iki gencin “evlenmedikleri” için toplum tarafından “ahlaksız”laştırıldığı, kadın olduğu için “sen git bayanlara göre meslek bul”cuları, sanki kendisi “Royal Aileden” gelmiş gibi İngilizceyi kendi dili gibi sahiplenip, Türkçeyi hakir görenleri, kitap okuyor farklı kültürleri öğrenmeye kendini geliştirmeyi amaçlayan insanları “elit” diyerek ötekileştiren toplumdan ayırmaya çalışanları… Yani kısaca neler neler gördü bu gözler; neler neler duydu bu kulaklar… Yazık çürüyoruz. Çürükleşmiş yapıyı sağda solda, orada burada, siyasette evde arama. Aynaya geç ve kendine bak, bize bak. Sen toplumun bir yansımasısın. İster fabrika sahibi ol trilyonları yönet, ister tarlada çalış kendini geçindirecek kadar üret. Fark etmez. Sen busun. Bu toprakta doğdun, burada yetiştin, burada yaşamını devam ettirdiğin sürece yansımanın bir parçası olacaksın. Bundan kaçamazsın. O yüzden özüne bak ve kendini dinle, bizi dinle…

Yaşamın getirdiği koşullarla herkes eşit doğmuyor ve yaşamıyor. Bunda hem fikiriz evet, ama bu demek değildir ki birbirimize sahip çıkarak bunu yok edemeyiz. Burada doğuyor işte “Sevgi” kelimesinin yüceliği…
Her kişinin karakteri, yaşamın getirdikleri ile şekillenmekte. İyi ya da kötü kendini tanıyanlar bulunmakta. Okuyanlar, eğitimlerinin yükseklerinin de yükseğini yapanlar da var.. Fakat gel gelelim bilinçli, farkındalığın her geçen gün yüksek olması beklenirken; sevginin gücünü görüp gösterebilecekken, hala paradan daha kolay insan harcama peşindeler. Her geçen gün kaç kişi yitip gitmekte, yaşayan ölü olmakta kim bilir… Sayamıyoruz. Küçüklüğümüzden beri bize dayatılan, öğretilen hırslardan kendimizi kurtaramıyoruz. Yeri geliyor bir “unvan” uğruna kendimizi harcıyoruz. O içgüdüleri kontrol edemiyoruz, içimizde o kadar birikmiş ki “Sevgiyi” tamamen bastırıp; her geçen gün unutuyoruz. Bırakın kini, nefreti, kıskançlığı… Bırakın affetmeyi öğrenin. Kendinizi affedin. Atın üstünüzden yükü kurtulun. Karşınızdaki insana yitirdiğiniz değerleri vermeyi öğrenmeye başlayın. Paylaşın, yol gösterin, bir başkasının edindiklerini dinleyin, gülün, acındırmayın, acıtmayın, kırmayın, kırılanları da onarın, özür dileyin, yeri geldiğinde de teşekkür edin, mütevazi olun, saygı beklemeyin ama gösterin, zamana bırakın ama peşinden de gidin, duygularınızı yaşayın, elalemi bırakın, yaşayın sanki bugün sonmuş gibi en önemlisi SEVİN, SEVİN, SEVGİNİN GÜCÜNE İNANIN. Çünkü bu yukarıda yazdıklarımın hepsi sevgi temelli…
Sevmeyi öğrenmeye onu yaşamaya başladığımız an yaşamaya başlayacak, maddiyattan kurduğumuz o koca dünya yerle bir olacak. İçimizde duygularımız yer değiştirecek, sevgi ile her şeyi anlamaya başlayacağız. Sanmayın burada size Metin HARA gibi yerinizden kaldırıp “kaldırın kolları, ayağa kalk ve zıpla” hareketlerini uygulamanız gerektiğini söyleyeceğim. Ben sadece temel taşı size verecek, kendi dünyanızın şekillenmesine yardımcı olacağım. Durma o zaman, buraya kadar okuduysan bir şeyler kafanda yerleşti demek ki. Hayata geçir korkma! “Sevgi bulaşıcıdır.” Bugün başlarsan, dün gittiğin dikenli yolun, yarın çiçek bahçesi olduğunu görecek; işte o koltuk için kendini hırpaladığın zamanın ne kadar önemsiz olduğunu anlayacak, sevenleri yaftalamak yerine mutluluklarına ortak olacak, bir konuda senden daha iyi olanı aşağı çekmek yerine bilgilerinizin paylaşıldığına şahit olacak, toplumdaki ayrım kalkacak, geleceğimiz daha da iyiye gidecek, -ecek, -acaklar ardı sıra sıralanacak. Sadece senin tek bir hareketinle. Sevmeyi öğrenmenle… O zaman durma, sen de bu hayatı daha farklı yaşa!
               Kendinize iyi bakın. Bir Sonraki yazıda görüşmek üzere. Sevgilerimle, B.

 https://www.facebook.com/benirvaa/   https://www.instagram.com/benirva/

Bornova'da Gidilesi  Mekanlar


Selamlar! Bugün biraz daha kendimi motive olmuş hissederek yazıma başlamak istiyorum. Bilmeyenler için biraz bahsetmek istiyorum durumdan. Bir zamanlar şans eseri TED konuşmasına rastlayıp, ardından konuşmasına hayran kalıp kitaplarına başlayan ben bugün o kişiyle tanışıp üstüne birde kitaplarımı imzalattım! Hep düşünürdüm “gerçekten kalbi bu kadar güzel olan bir insanı tanıyabilir miyim gerçek hayatta” diye kendimi yiyip bitiriyordum. Bugün ise onu gördüm! Kimden bahsediyorum: Aret  VARTANYAN’dan bahsediyorum! Güzelsin çok güzelsin Aret…
Bu motivasyon kaynağımı kendime yükledikten sonra –bu arada motivasyon için şu yazıma ulaşabilirsiniz: tıktık – çok sevdiğim bir kafeye giderek soluk almak kendime gelmek istedim. Sahibi ise arkadaşımken oturup bu güzel kafeyi sizlere tanıtayım dedim.
Bornova'da Gidilesi  Mekanlar
İlk açıldığı zamanlardan..

               
Borbeen Bornova Küçük Park’ta can bulmuş, birinci yılını doldurduktan sonra ısrarlara dayanamayıp ikinci şubesini açmış şimdilerde ise Kahve Festivali’ne hazırlanmakta olan üçüncü nesil bir kahveci. Adımınızı atar atmaz, güler yüzle karşılayan çalışanları ile günün her vaktinde burada keyif yapabilirsiniz. Borbeen’nin sahibi ile bir araya gelerek güzel bir vakit geçirdik, hem de aklımıza takılanları sorduk.
Bornova'da Gidilesi  Mekanlar
Marka sahibi, Şevket UYSAL

               
Şevket UYSAL, Borbeen’in bugünlere gelmesini sağlayan ve kendi markasını oluşturan girişimcilerden… Lise yıllarında başlayan kahvecilik hayalleri ile bunu üniversite yıllarında deneyimleyip, Muğla’da öğrenim görmesi ile birçok kahvecide çalışarak her geçen gün hayallerini şekillendirmiş. Asıl mesleği Elektrik ve Elektronik Bölümü olmasına rağmen sadece bugünkü yere sahip olabilmek için kendisini mesleğinde geliştirmiş; gerek yurtiçi gerek yurtdışında birçok projeye imza atarak hayalleri için para biriktirmiş. İyi bir mevki ve kariyere sahip olmasına rağmen bir gün bu işinden vazgeçerek, kaba tabir ile deyim yerindeyse “evi-arabayı her şeyi satıp” ertesi gün hayalindeki kahveci dükkanının anahtarına sahip olmuş. Kendi markasını yaratarak Bornova’da doğan anlamına gelen “Borbeen” ile adımını atmış. İlk zamanlar maksimum 5-6 kişinin sığabileceği bir yere sahipken, şimdilerde ise talebin artması ile ikinci mekanı da açmış; birinci ayını doldurmasını bekliyor.
Bornova'da Gidilesi  Mekanlar

                Kahveler dünyanın farklı birçok bölgesinden gelmekte olup, ev yapımı aromaları ile kahvelerine farklı bir tat katmaktalar. Aynı zamanda kahvelerin kavrulma işleminde ise bizzat Şevket kendisi ilgilenmekte.
Farklı lezzetleri bir araya getirmeyi seven, Borbeen aynı zamanda katkı maddelerinden uzak durarak ev yapımı karamel ve vanilya şurupları yapmaktalar. Bunun yanı sıra, sabahları işe ve okula gidenlere kahvelerinin yanında ev yapımı taze atıştırmalıklarda sunmaktalar. Poğaçaları, dev çikolatalı kurabiyeleri ise önerilenlerin ilk sırasında J
Bornova'da Gidilesi  Mekanlar
Çikolatalı Kurabiyeler

Hatta kurabiyeleri o kadar seviliyor ki, “Cookbeen” adı altında yeni bir markaya da imza atmaktalar şu sıralar.
Benim size önerim Iced Latte, Karamel Mocha ve tabii vazgeçilmez çikolatalı kurabiyeleri J
Bornova'da Gidilesi  Mekanlar
Iced Latte

Tabi şimdi soracaksınız, fiyatların uygunluğunu… Hemen size yardımcı olmak adına bir Türk Kahvesi 7-8 lira arasında satılırken 5 Lira, Soğuk ve Sıcak Kahveler 8-12 Lira arasındayken; 7-10 lira arasında değişmekte.
Bornova'da Gidilesi  Mekanlar

Bununla birlikte internet erişimi, freelancer çalışma yeri, organizasyonlara açık yeri olması ile birden fazla kitleye hitap etmekte.
Hijyen kısmına gelirsek, standartlar içerisinde. J
Eğer İzmir dışındayım kahvelerini merak ediyorum diyorsanız kahveciniz.com üzerinden perakende satışa da başladıklarını bildirmeliyim. Bunun dışında Kahve Festivali’nde de kendilerini görebileceksiniz. Oradan da kahvelerinizi temin edebilirsiniz J
Bornova'da Gidilesi  Mekanlar

Eğer bir gün yolunuz düşerse benden selam söylemeyi unutmayın. Belli mi olur belki de sizle Borbeen’de tanışırız J
Sevgilerimle, Kendinize iyi bakın! B.
               
Bornova'da Gidilesi  Mekanlar

İletişim:


Web sitesi: https://borbeen-coffee.business.site/
Instagram: tık
Facebook: tık


 https://www.facebook.com/benirvaa/     https://www.instagram.com/benirva/


Kişisel gelişimde motivasyonun önemi


               
Hepimizin bu dünyada asıl ihtiyacı olan şey nedir? Aşk, para, aile, mutluluk, iyi bir eş, dost… Eğer cevabınız bunlardan biri ya da bu şıklardan birine yakınsa bilemediniz. Asıl ihtiyacımız olan şey MOTİVASYON’dur. Kendimizi motive ettiğimiz sürece yapamayacağımız şey, elde edemediğimiz güzellikler kalmayacaktır. Fakat şu sıralar “Sosyal Medya” denilen kavram yüzünden şişme, tabanı olmayan ama ağızlardan da sakız gibi düşmeyen “Motivasyon Yükseltici”ler yüzünden gerçek motivasyonun ne olduğunu bilemez, haliyle bunu uygulayamaz olduk. Bu ise içimizde büyük bir boşluklar oluşturup, kendi içimizde kaybolur olduk.
                O zaman hayatımıza küçük bir yenilik getirip, büyük değişimleri yaşamaya karar verdiyseniz; şu andan itibaren yeni hayatınıza hoş geldiniz J
Motive olmak/etmek o kadar büyük bir değere sahip ki, iş yerinizde takım arkadaşlarınız ile yeni başlayacağınız projede onları motive ederek işe başlayıp, iş süresince bu motive edici kelimelerle onları destekleyerek projenin başarılı bir şekilde tamamlanmasını sağlayabilirsiniz. Bu başarı ise sizi ayrıca motive edecek ve gelecek projelere daha büyük bir şevk ile başlayacaksınız. Sadece iş hayatınız da değil özel hayatınızda sevdiklerinizi motive ederek, onları cesaretlendirebilir başaramayacakları işi tamamlamalarına yardımcı olabilirsiniz. Büyük-küçük, genci-yaşlısı herkesin ihtiyacıdır motive edilmek. Ardından bunu güzel sözler ile devamını getirmek…
kişisel gelişimde motivasyonun önemi

                Nisan-Mayıs aylarında bir projeye dahil olmuştum. Bu projeye dahil olanlar üniversiteden seçilmiş öğrenciler ve iş insanı ile doluydu. Karşımıza eğitmen olarak bir Prof. Dr. Geldi. Hayatımızda ihtiyacımız olan şeyi yaşadıklarımdan sonra öğrendim. Sizce nedir diye bize bir soru sordu. Yukarıda ilk kırmızı yazılı yerde yazılanları öğrenci-iş insanı demeden herkes dökülmeye başladı. Bazıları o kadar abartmışlardı ki, onları buraya yazmaya gerek duymuyorum. Sonra aklıma ben ne kadar motive edersem kendimi ne kadar sınırlarımı zorlayabildiğimi fark ettim ve cevabı verdim. O kadar mutlu olmuştu ki: “Bu cevaplardan sonra, asla bu kelimeyi duyamayacağımı zannettim.” Demişti. Haklıydı. Bize dayatılan o kadar çok şey vardı ki, hayatta insan bunlarla uğraşırken kendini tamamen unutup yitip giderek yaşamaya çalışıyor. Haliyle motive etmeyi, kendine saygı duymayı unutuyor. Aslında bu konu bu kadar kısa şekilde değil, daha derine inerek anlatmak isterim fakat sayfalarca yazımın sürmesini istemediğim için olabildiğince kısa yazmaya çalışacağım.
                Doğuyoruz, büyüyoruz, öğreniyoruz, bir şeyleri başarıyoruz ve hayata veda ediyoruz. Bu döngü durmadan devam ediyor ve biz bazı şeyleri kaçırarak, kendimizi heba ediyoruz. Etrafımıza bakıldığında da başarılı bir geçmişi, güzellikleri olan kişiler etrafı tarafından en önemlisi ise kendileri tarafından iyi motive edilmiş kimselerdir. Bu küçük kısa taktikler size can vereceğine inanıyorum. Umarım uygulayabiliriz J

  1. Kendi Saatinizi Oluşturun  
Kişisel gelişimde motivasyonun önemi

                Her ne işi yaparsan yap, kim olursan ol kendinle baş başa olmaya hayattan tamamı ile kopmaya iç sesini dinlemeye ihtiyacın var. Bu konu üzerine daha sonra detaylıca yazacağım fakat şimdi ise bu konuya değinmeyeceğim… Kendinle baş başa kalıp, bu bir spor yaptığın vakit olabilir ya da hobin olabilir. Hiçbir şey yapmadan da oturabilirsin. Bu süre zarfında sadece kendini dinle. İç sesini dinlemeye çalış, derin nefes al..

   2. Kendinle Yüzleş   
Kişisel gelişimde motivasyonun önemi

                İyi ya da kötü bir insan kavramı yok. Unutma sen insansın. Hataların olduğu kadar doğrularında olacak, o yüzden bırak içindeki sesi ve kendin ile yüzleş. Nerede ne yapıyorsun, Kimsin sen, Hataların neler, Yaptığın güzellikler neler? Kendine bu soruları sormaktan çekinme. Sorduktan sonra cevaplaman çok daha kolay olacak.

   3. Kendini En İyi Sen Motive Edersin   
Kişisel gelişimde motivasyonun önemi

                Evet, kendini en iyi sen motive edersin. Bırak başkalarını.. Sen kendinle yüzleştin. Eksiklerini ve fazlalıklarını gördün. Şimdi en iyi kelimeleri seçip, kendini ona inandırabilirsin. Unutma seni en iyi tanıyan bile, seni sen kadar tanıyamaz. Sadece kendine odaklan ve güzel kelimeleri ruhuna yansıt.

   4. Motive Ettiğin Yolda İlerle   
Kişisel gelişimde motivasyonun önemi

                Tamam, kendini motive ettin çok güzel. Ama bun uygulamadan motive edici sözcükler sadece havada asılı kalmaktan başka bir işe yaramaz değil mi? O zaman durma, motive ettiğin yönde harekete geç!

                Dikkat ettiyseniz, klişe sözcüklerden olabildiğince uzak durdum. Bunlar sadece inandırıcılığı kıran sözcüklerdir. Onun yerine kendiniz özgün daha güzel kelimeler bulacağınıza inanıyorum. Unutmayın kendinizi motive ettiğiniz sürece attığınız adımlardan daha emin olarak ilerleyeceksiniz. O yolun bir önemi kalmayacak çünkü :)
Peki sizi motive eden şeyler neler? Kendinizi motive ediyor musunuz gerçekten? Benimle bilgilerinizi paylaşırsanız çok memnun olurum. Sevgilerimle, B.
 https://www.instagram.com/benirva/     https://www.facebook.com/benirvaa/


İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli


                Selamlar, bugünkü yazımı biraz yeni yerleri keşfetme merakım üzerine bırakıyorum. Aradan baya zaman geçmiş, bir yerleri tanıtmayalı bir yer göstermeyeli. Her ne kadar gezi bloğu kadar detay veremesem de, elimden geldiğince hem merakımı paylaşıyor hem fikir veriyor hem de sizlerden birçok şey öğreniyorum. Naçizane önerilerime devam etmemi isterseniz bana yorum olarak geri bildirimde bulunmayı unutmayın lütfen J
                Yeni yerleri keşfetmeye bayılan, gidemesem bile yerli-yabancı okumadığı blog bırakmayan üstüne videolar izleyip araştırma yapan ben gönlümü bu sefer Roma’nın Tivoli’sine kaptırdım. Yaptığım araştırmalara göre yerli neredeyse hiç yok. Yani günün birinde buram buram tarih kokan, yüzyıllar öncesinde mühendisliği en ince detayına kadar işleyip, tasarımı gerçekleştiren bu güzelim yerleşim yerine gidelim desek yol yordam bilemeden yola çıkacağız… Neyse ki edindiğim bilgilerin işinize yarayacağını umuyorum.  (Her paragraf sonu orijinal metinlerin kaynağını paylaşacağım. Oraya tıklayarak gidebilirsiniz.)
                Tivoli ile tanışmam, İtalya’da öyle bir yer olsun ki sokakları bildiğin Assassin’s Creed sokaklarını aratmasın diyerek blogları turlarken, karşıma Tivoli çıkması ile “heh işte bu” diyerek, araştırmaya koyuldum. Araştırdıkça kayboldum tabi… Aman haa Tivoli derken diğer meşhur Tivoli sonuçlarında kaybolmayın sakın. Danimarka sana başka bir gün vakit ayıracağım. Senin Tivoli’ni ayrı yazacağım söz 

                Roma’nın 30 km kuzeydoğusunda bulunan Tivoli, İtalya’nın merkezindeki Lazio’da küçük bir kasaba olarak bulunmaktadır. Aniene nehrine yakınlığı ile su kemerlerinin mühendislik ve mimarisi, doğal güzelliklerine sahip olması, tepelik bir alanda kurulu olması, Roma İmparatorluğu ve Rönesans’ın imzalarını taşıması ile muhteşem üç yapısı olan Villa d'Este, Villa Gregoriana ve Villa Adriana UNESCO tarafından korunmaya alınmıştır. Dönemin en zengin ve asil ailelerinin halktan uzak yaşama isteği, tabiri caizse elitliklerini korumak için bu bölgeye yerleşmişlerdir. Yapıların muhteşemliği, tarihi dokusu ve göz dolduruşu ile gönüllere hala bugün bile taht kurmaktadır.* Tivoli’yi önemli kılan bir başka detay ise dönemin farklı dini ve mitolojik öğelerini bulundurmasıdır. Bu yüzden birçok tapınak inşa edilmiştir.*Fakat, 2. Dünya Savaşı sırasında Tivoli birçok tahribata uğramış; yapıların birçoğu zarar görmüştür.

                                     
 Tivoli'ye giden trenler, Roma'nın Tiburtina istasyonundan, B hattındaki (Roma-Pescara hattı) 2 euro karşılığında saatlik olarak çalışmaktadır. Villa Gregoriana, istasyona 5 dakikalık ve Villa d'Este'ye 15 dakikalık yürüyüş yürüme mesafesindedir.
 Tivoli için COTRAL otobüsleri, Roma'daki Ponte Mammolo metro istasyonundan her 10 dakikada bir, metro hattında B ve Tivoli'nin ana meydanında - Piazza Garibaldi'de (Largo Nazioni Uniti), Villa d'Este'nin karşısında ve Villa Adriana'ya yaklaşık 1 km mesafede durmaktadır. Yolculuk 45 dakika sürmektedir. Sürücünün Villa Adriana'da durmasını istemekte mümkün.
 COTRAL otobüsleri ayrıca, Ponte Mammolo'dan Villa Adriana'ya direkt olarak gitmektedir. Villadan 300 metre uzaktadır. Pazartesi - Cumartesi günleri, Villa Adriana'ya günde 7 otobüs vardır.
 Ayrıca, arabayla gitmeyi tercih edenler için birçok park yeri bulunmaktadır. Fakat yarım gün için yaklaşık 5-7 € gibi park ücreti bulunmaktadır.*
Tivoli’de kış ayları ziyaretçi sayısı az olması nedeniyle rahatlıkla Tivoli içerisindeki otellerde yer bulabilirsiniz. Bahar ayları ziyaretçi döneminin en yoğun olması ile birlikte yazın ise havanın sıcaklığından dolayı önerilmemektedir.
Sizin için bulduğum iki öneri:
1. Tivoli Casa Belvedere Oteli / Villa D’Este’ye 400 metre gibi bir yakınlıkta bulunması ile birlikte, bedava internet bulunmaktadır. Roma hava alanına ise 25 km’lik uzaklıkta bulunmaktadır.
Geceliği bir kişi 75 Euro’ya kalabilirsiniz. Link için tıktık.
2. Greta’S Oteli/ Villa D’Este’ye 8 dakikalık yürüme mesafesinde olmakla birlikte, Villa Adriana’ya 15 dakikalık sürüş mesafesinde. Bedava internet hizmeti de bulunmakta.
Geceliği bir kişi 45 Euro’ya kalabilirsiniz. Link için tıktık.


İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli

 Tivoli’ye gelen göçmenlerin ara sokaklarda çevreye rahatsızlık verici hareketleri, yerlerde sigara izmaritleri ve bira şişeleri ile dolu olması, sokakların çöp içinde olması ile Avrupalı birçok turist bu durumdan rahatsız olduklarını dile getirmişler. Hatta her geçen gün Tivoli’nin ruhunu kaybettiğini, ileride o görkemli yapıların bile şehrin imajını değiştiremeyeceğini söylüyorlarmış benden söylemesi. 
 Öyle her gördüğümüz gotik mahalledir, binadır, tasarımdır deyip sokaklara dalmayalım o zaman değil mi? 
 Zaten Tivoli’e gelenler Villa d’Este, Villa Adriana, Villa Gregoriana yapılarını ziyarete gelmekteler. Yarım günlük tur ile tamamlayıp birçoğu Roma’ya geri dönmekteymiş.


İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli

Villa d’Este, Largo Garibaldi'nin ana meydanında yer almaktadır. Aslen Cardinal Ippolito d'Este'nin kır evidir.* D'Este, 500 yıldan uzun bir süredir Ferrara ve Modena'yı yöneten İtalya'nın en eski ailelerinden biridir. Bu zamanların ünlü güzellikleri olan Beatrice ve Isabella d’Esta, portrelerini Leonardo da Vinci'nin kendisi tarafından yapılmıştır. Evin sahibi olan Cardinal Ippolito II d'Este, uzak akrabalarıydı. Ailenin ise en ünlü üyesi “kanlı” Lucrezia Borgia’dır. Lucrezia, iyi eğitim almış asil bir aileden gelmekteydi. Avrupa'nın en güçlü ailelerinden gelen erkekleri başta olmak üzere hırs ve güç uğruna kocasını öldürdü. Ailesi tarihte cinayet, açgözlülük ve ensest gibi bir örneklerle bilinir. Son yıllarına doğru Lucrezia sessiz bir hayat sürmeyi tercih etmiştir. Oğlu Ippolito ise yakışıklılığa, duruşu ve iyi bir eğitim alması ile 1560’dan itibaren kendisini gören herkesi etkilemiştir. Genel olarak aile yapısı böyledir.*
İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli

Villanın paha biçilemez antikaları, halıları ve freskleri salonlarını süslemektedir. Fresklerde 1563’lü yıllarda inşa edilen salonda Hz. Süleyman’ın hayatından sahneleri bulunmakla birlikte, her bir oda da farklı dini tema işlenmiştir. Bunlar arasında Hz. Nuh ve Hz. Musa salonları da görülmektedir.*
Dışarıda ise büyük titizlikle yapılmış heykelleri, bahçeleri, korkulukları ve çeşmeleri ile görenleri kendine hayran bırakmıştır. Şahsen videodan bile izlerken hayran kalan ben, oraya gidince nasıl tepki veririm bilemiyorum. Bu muhteşem yapıları insanlar kaç günde ve nasıl yaptılar sorusu beynimi kemirmeden duramıyor…
İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli

Yapılan çeşmeler 16. Yüzyılın en iyi hidrolik mühendisliği seçilmiştir. 875 metrelik su kanallarının yapılması, bu yapılar da ise bir motor veya pompa kullanılamaması, belirli saat aralıklarında çeşmelerin açılması, görsel şölen oluşturması, yüzyıllardır yapının ise bozulmadan kalması hala gizemini korumaktadır.*
İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli

Terasının ise Roma’yı ayaklarının altına alarak yapılması; ailenin bu terası düğün, yaz konserleri ve piyano konçertosu verilmesi için kullanılmaktaymış.


İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli

 18-25 yaş arası Avrupa Birliği üyesi gençlere biletler 8 Euro iken, 18 yaş altındakilere ücretsizdir. 
Villa d'Este Salı-Pazar arası 08:30-16:30 saatleri arasında açık olmaktadır. Pazartesi ise 14:00'dan itibaren açıktır. Rehber tutulabilmektedir.*



İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli
Photo by www.whatalifetours.com

Aniene nehrinin karşı tarafında, Villa d'Este'de yer alan Villa Gregoriana, Fondo Ambiente Italiano (İtalyan Çevre Fonu) tarafından korunan peyzajlı bahçelerin gizli bir hazinesidir. 1831 yılında Papa Gregory XVI tarafından kasabanın periyodik taşmasını kolaylaştırmak için görevlendirildi. İnsanların eğlenebilmesi için piknik noktaları, romantik bahçeleri bulunmaktadır.*
 Giriş yetişkinler için 6 Euro, çocuklar için 3 Euro. AB vatandaşları için çocuklar 2,5 Euro, aileler için 15 Euro.  Bahçeler, salıdan pazara kadar  10:00 - 16:00 saatleri arasında açıktır. Nisan-ekim ayları arasında bu saatler 10:00 - 18:30 arasında uzatılacaktır.
 Villa Gregoriana'ya giden yolun da zaman zaman oldukça dik olduğu ve yolların kışın çamurlu olabileceği için iyi yürüyüş ayakkabısı aldığınızdan emin olun.


                İtalya’nın en iyi korunmuş ve en iyi arkeolojik kalıntılara sahip bir yapıdır. Her ne kadar korunsa bile yerel halkı, buradaki birçok şeyi ödünç (?) aldığı söylentisi bulunmakta. Çünkü burada parklar, hamamlar, kütüphaneler, barakalar, tapınaklar gibi birçok yapıyı içinde bulunduruyormuş. Adeta küçük bir şehir kurulmuş gibi bir düzeni bulunmaktaymış.
İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli

                Hadrian'ın Villası olarak da bilinen Villa Adriana, MS 2. yüzyılda Roma İmparatoru Hadrian için lüks bir sığınak olmuş. İmparator Hadrian'un Roma'daki Palatine Tepesi’nde yorgun düştüğü ve bu özel villayı MS 135 civarında emekli olması için 30'dan fazla bina ile inşa ettiği söyleniyor. Bugün, villadan geriye kalanlar, 80 hektarın üzerinde uzanan güzel bahçelerdeki romantik kalıntılar olarak kalmaktadır. Ana ilgi alanlarından biri, Hadrian'ın kendi özel mahallelerini oluşturan dairesel bir göletin ortasında bulunan insan yapımı bir ada olan Teatro Marittimo'yu (Deniz Tiyatrosu) kapsamaktadır.*
İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli


Hadrian, hevesli bir gezgin olarak biliniyordu. Kompleks stili ve dekoratif tasarımı; bunu Mısır, Yunanistan ve Roma'dan gelen etkilerle yansıtıyordu. Villa Adriana, UNESCO Dünya Mirası statüsünü, bu kültürleri eski Akdeniz dünyasından bir araya getiren ve 19. ve 20. yüzyıllarda birçok mimar ve tasarımcıyı etkilemeye devam eden bir başyapıt olarak kazanmıştır.* 
 Standart biletler 8 €, indirimli biletler ise 4 € 'dur. Villa her gün 09: 00-18: 30 saatleri arasında açıktır, son giriş saati 17.00'dir.  *


Birçok restoranın kış dönemi kapalı olması yeme zorluğu çıkarsa da, sokak pizzacılarını muhakkak denemeniz gerektiği yönünde fikirler.


İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli
Fotoğraf Facebook Sayfalarından

Villa d’Este yakınında kalan ev yapımı dondurmacısı Tivoli’nin en gözde yerlerinden biri olarak gösterilmekte. İletişim.

İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli

                  



İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli

Binbir çeşit makarna ve tatlı çeşitleri ile tarihi sokaklarda kendinizi kaybedeceksiniz  İletişim.

İtalya'nın en zenginlerinin yaşadığı tarihi Tivoli

                          

Evet, böyle tarihi yerlere gidilesi insanın kendisini kaybedesi geliyor. Bu yazı vesilesi ile gitmek isteyen ya da gidecek ama bir fikir sahibi olmayanlara az biraz faydam dokunduysa ne mutlu bana!!
Daha detaylı inceleme için videoyu bırakıyorum hemen

Ayrıca bu yazı için kaynaklarım: www.whatalifetours.com
                                                      www.victortravelblog.com
                                                       www.jaywaytravel.com’a çok teşekkür ederim J


Bir sonraki yazımda görüşmek üzere! Kendinize çok iyi bakın. Sevgilerimle, B.





 https://www.instagram.com/benirva/     https://www.facebook.com/benirvaa/

Newer Posts
Older Posts

Bu Ayın Popüler Videosu

About


Hello, There!

Vix no volumus ocurreret maiestatis, quaeque alienum eum te, semper principes deseru



LET’S BE FRIENDS

Trending

How to Plan your Trip the Right Way

yazılarım

  • ►  2019 (2)
    • ►  Ocak (2)
  • ▼  2018 (34)
    • ►  Ekim (7)
    • ▼  Eylül (10)
      • Alsancak'ta Gidilesi Mekanlar / Cup Cake Cenneti: ...
      • Sadece KADIN
      • Kolay Harcamayın!
      • Bornova'da Gidilesi Mekanlar/ Bornova'nın Minik K...
      • Unutuyoruz.. Kendinizi Motive Ediyor Musunuz?
      • Masalsı Bir Kasaba: Tivoli
      • Gönüllüler, Hadi Bu Platformlara!
      • Atölyelerle Kafeler Buluşursa Ne Olur? -Biz Sanat ...
      • Kendimle Yarıştım...
      • "Kendimi Geliştirmek İstiyorum" Diyenler Hadi Bura...
    • ►  Ağustos (1)
    • ►  Haziran (3)
    • ►  Şubat (2)
    • ►  Ocak (11)
  • ►  2017 (11)
    • ►  Aralık (2)
    • ►  Kasım (2)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Nisan (3)
    • ►  Mart (1)

Uyarı!

Buradaki hiçbir içerik (Yazı, Fotoğraf, Video vb.) izinsiz olarak kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerde yayınlanamaz.

Takipteler

POPULAR POSTS

  • Yanı Başımız Yunanistan'ın En Güzel Festivalleri
  • Kehanetlerin Yeri Şirince Köyü
  • Atölyelerle Kafeler Buluşursa Ne Olur? -Biz Sanat Atölye Kafe Olur :)
  • Alsancakta gezilecek yerler
  • İzmir'de Gidilecek Nitelikli 3. Nesil Kahveciler / Latte Sanatı
@INSTAGRAM

Don’t Miss

Nullam eta curss tellus sapien. Nam nec eltum elit. Pellent esque habitant morbi tristique sene ctus et netus emalesuaac turpis egestas...

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

YouTube channel

youtube image
Created By SoraTemplates | Distributed by GooyaabiTemplates